Bu sözün gerçek olduğundan şüpheliyim. Eğer bu da gerçekten ona aitse, Einstein'ın hayatının çok ciddi bir bölümünü özlü söz yazmaya/söylemeye ayırmış olduğunu düşünmeye başlayacağım.

bu sözlerin oluştuğu ortama ve öteki anekdotlara dair yayınlanmış bir kitap var. d&r'da sorun size yardımcı olurlar. ortaokuldayken kütüphaneden alıp okumuştum adını unuttum haliyle kitabın.

bu söz ona ait gibi gelmedi bana niyeyse ya da iyice unuttum içeriği.

@g man: Einstein gayet espriliymiş. Bu laflar da durup durup tek bir cümle etmek şekilde değil, konuşmaların arasında edilmiş laflar. Bu örnek onlardan biri mi bilmiyorum.

sallıyor galiba.
edit'imi de yazayım da: yamulmuyorsam bir bölümünde -çok izlemem zaten toplasan 1 saati geçmemiştir izlediğim- aynı büyü için farklı sözler kullanmıştı arkadaş ya da büyüler farklıydı ben farkı göremedim bilemiyorum.

Old English from about the 7th century.

diye cevaplar var wiki answerda

Hatta bir bölümünde de bir nesneyi yakmak için türkçe "yan" demiş, dizinin yönetmeni türk asıllı olduğundan olabilir. (duyduklarımın yalancısıyım).

15 haneden uzun sayılardan oluşan işlemleri yapmıyor.

edit: yapıyormuş, yanılmışım...

www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com

değişken boyutularıyla ilgili bir hata gibi. ya da bir easter egg de olabilir.

(bkz: xlprecision)

sayılar büyüdükçe onun üzerinden yapılan işlemlerden çıkan sonuçlarda hata oluşma olasılığı artıyor. tabii ki bu hatalar yapılan işlemlerle bi şekilde minimuma indiriliyor ama google demek basit bi hesaplama aracı kullanıyor bu işler için ki böyle bi sonuç çıkmış. ve evet bu kadar bariz bi sonuç bile yanlış çıkabilir.

www.wolframalpha.com
gözünü sevdiğimin wolframalphası

Yüksek sayılarda hata payı(sapmalar) olabiliyor. Sonuçta eldeli toplama mantığıyla çalışmayan bir altyapısı var.

milliyet'in gazete arşivinde vardır.

Günümüzden verilecek örnekler işe yarayacaksa "Bu rezilliğe dur deyin" başlıklı Vakit haberi ve Ali Bulaç'ın Zaman'da yer verdiği -başlığını hatırlayamadığım- yazısı işine yarayabilir belki. Ali Bulaç'ınki şu meşhur laik ateist agnostik aczmendi müsveddeleri'nden bahsettiği yazısını kast ediyorum.

birkaç isim var. eğer araştırma yapacaksan aramalarda yardımcı olur. mesela (bkz: lara falay) bu kız intihar ettiğinde baya baya satanist avı başlamıştı. taksimde akmarda polis gençleri rahatsız ediyordu.

sonra meşhur bakire kurban etme cinayeti var. (bkz: şehriban coşkunfırat) tı kızın ismi. bu kızı öldüren 3 kişi hala hapiste bildiğim kadarıyla. bu cinayetin işlendiği tarihten hemen sonraki gazete manşetleri de yardımcı olur.

bir de intihar eden iki sevgili vardı. walkman'in içinden radiohead'in bir kaseti çıkmıştı. star tv creep'in sözlerini türkçe olarak yayınlayıp "işte gençleri intihara sürükleyen şarkının sözleri" falan diye ana haberde yayın yapmıştı.

eskiden rock metal dinlemek gerçekten zulümdü :)

milli kütüphaneye gidin süreli yayınlar bölümünden eski gazeteleri orada inceleyebilirsiniz

merhabalaaar ! durun dövmeyiniz beni. yazdım sanıyordum. zaten okudum, yüzüklerin efendisi, hurin'in çocukları, silmarillion okudum bunları.

tanışmalar ne yahu? direkt girsenize güz alaca karanlığının ejderhaları'ndan. sonrası gelir zaten.

unutulmuş diyarlar diyorum hocam sadece. kara elf üçlemesinden başlamalısın.

vampir seviyorsan Strahd serisi (sislerin vampiri vs) baya güzel.
Avalon'un Sisleri diye bir kitap var, benim okuduğum en iyi kitaplardan.
sonraa tabii ki Dune.
Mythago Wood diye bi katap var ama türkçesi var mı bilmiyorum.
en.wikipedia.org

Ravenloft.
Ravenloft.
Ravenloft.

Bu kadar net söylüyorum. Sislerin Vampiri - Ben Strahd, Bir Vampirin Günlüğü - Ben Strahd, Azalin'le Savaş - Ölülerin Kralı - Ölüler Şehrinin Efendisi şeklinde sırayla okursan kitaplar bitince kendini Ravenloft DM'i ararken bulabilirsin.

Zaman Çarkı için sağlam bir kütüphane ve para gerekli ayrıca. Tabi ki okunmalı. Onun haricinde DragonLance diyorsak klasik olarak Güz, Kış ve İlkbahar şeklindeki üçlemeyi önerirler. Ardından Efsaneler üçlemesi gelir (İkizlerin Savaşı - Zamanı - Sınavı) Efsanelerden sonra da Yaz Alevi ve ikinci nesil var işte...

Zaman Çarkını kesinlikle tavsiye ederim, ancak sağlam bütçe lazım. Ayrıca akıcı ve daha az ağır bi seri istiyorsan Gediksavaşları efsanesi (riftwar saga) mükemmeldir.

dune

david eddings?

yes David Eddings!
yuh nasıl unutulur- Terry Pratchett!
Michael Moorcock
Neil Gaiman
İhsan Oktay Anar
bulabilirsen ve İngilizce okurum dersen Anne McCaffrey, Türkçe'ye çok az kitabı çevrildi.
yine İngilizce Terry Goodkind

Terry Pratchett'a benden de bir rey!

Warcraft Serisi
1-) Ejderhanın Günü
2-) Büyük Şef
3-) Son Bekçi

aşşağı yukarı tarzın belli;

david eddings - Elenium üçlemesi ardından tamuli üçlemesi
Dragonlance - Güz alacağı karanlığı, kış gecesi, ilkbahar şafağı, ikizler üçlemesi, ikinci nesil, yaz ateşi.
Salvatore - Drizzt'in tüm kitapları, anayurt üçlemesi ile başlayabilirsin ya da değişik olsun diyorsan buzyeli vadisi üçlemesi ile başlayabilirsin.
S. king - kara kule

önce bunları oku, senin tarzına bunlar iyi gider. sonrasını kendin bulacaksın zaten.

benim sevdiğim bir seri değildir ama gediksavaşlarını da sevmen olası.

bence de gedik savaşları efsanesi .

call of cthulhu - h.p lovecraft bunu bir oku istersen. fantastik edebiyat severim dediğin için yüzüklerin efendisini ve dragonlance'i söylemeye gerek bile duymuyorum. ama okumadıysan orta dünya tarihini anlatan silmarillion'da hoşuna gidecektir.

ikinci öğretimin o saydıkların dışında hiçbir farkı yok örgünden.

valalhi bu konuda çok bilgili değilim. ama bir arkadaşın kardeşi girmiş bu sene hukuk istiyor. marmara ve istanbul hukuk muhabbeti döndü. millet baya bir aşşağıladı marmarayı. neden bilmiyorum :/ ama mesela çocuğund ediği şey şuydu; eğer olursa esas tercihi burslu özel olurmuş. özellikle de koç mu ne.

ikinci öğretimin bu arada hiç bir farkı yok. hatta şöyle bir avantajı var; mesela bizim okulda 1. öğretimler önce sınava girerdi, sonra da biz girerdik. hep alırdık onlardan soruları ne sorduysa deişiğine çalışırdık falan. sonra ben 7 senede mezun oldum...

istanbul hukuk 1300 civarında adam aldı geçen sene, eğer bunlardan biri olsam da ben kendi farkımı yaratırım diyorsan istanbul yaz, marmara'nın üstüne. marmara, şimdiye kadar hep istanbul'un altında olmuştur.

ist. hukuk öğrencisiyim. ikinci öğretimlerin bir farkı yok, elbette. hatta geçen yıl ilk ikinci öğretim sınıfı ile aynı amfiyi kullanıyorduk. baya normal insan onlar da. ama ikinci öğretime her zaman şüpheyle bakmışımdır. ders veren hocalar açısından, bu şüphe. böyle bir fark görmedim açıkçası geçen sene, örgünden eksik bir yanlarını görmedim ama ilerleyen sınıflarda öğretim üyeleri açısından bir fark oluşabilir. o saatte derse girmeyi her kürsü başkanı, ana bilim dalı başkanı kabul etmeyebilir. ama örgüne ders veriyorlar zaten ona göre vakıf üniversiteleriyle anlaştıkları için, belki. bundan emin değilim. ama olabilir. şaşırma ilerde. ikinci öğretimiz, ikinci sınıf muamele mi göreceğiz, diye.

aslında çok şey yazdım önce ama sonra konunun dışına çıkmışım diye sildim. ist. hukuk 3. sınıf öğrencisi olacağım önümüzdeki dönem. herhangi bir konuda sorun olursa, mesaj atabilirsin. yardımcı olmaya çalışırım.

Marmara'nın neden bu kadar aşağılandığını ben de bilmiyorum işin açıkçası. Şu anda sadece İstanbul ve İstanbul İkinci öğretim yazacağım gibi gözüküyor tercih listesine. Zaten orası haricinde istediğim bir bölüm de yok. İkinci öğretimin de -anladığım kadarıyla- eksisi değil artısı varmış. Bu da güzel. E o zaman gideyim bari. :))

marmaranin asagilanma sebebi hakimlik sinavlarinda bsari gosterememesi olabilir ve bir de sinavlari ders gecmesi o kadar zor degil.

örgün olursa iü hukuk' u yaz. 2.öğretim olarak iü hukuk yazılır mı emin değilim ama 2.öğretimlerin sınavları örgünlere kolay çok daha kolay oluyor ve rahatça geçiyorlar. sonuçta aynı diplomayı alacağız 2.öğretimlerle. bu açıdan bakılırsa 2.öğretime girmek de mantıklı gibi gözüküyor. marmara' da da sınavlar kolay deniyor bence iü hukuk son geldiği noktada bile marmara' yı ikiye katlar.

dipnot: iü' de kahvaltı ve öğle yemeği 50 krş, akşam 75 krş. etkili olur belki bunu da belirtelim.

Marmara hukuk yazmayın. sosyal hayat sıfıra yakın seyreder , çok takıntılı hocalara sahiptir. istanbul ile marmara'ı karşılaştırmak bile abestir.

yazacaksan ve puanın tutuyorsa gs veya vakıflar içinden iyi olan bir tanesinden bursluyu tercih etsen çok çok daha iyi olur. istanbul'da falan milletin bir kısmı derslere girmeden fotokopicilerden not alıp geçiyor. girenler o kadar kişinin arasında bir halt anlamıyor. eski istanbul hukuk kalmadı artık. bütün babakelle hocalar vakıflara gitti.

istanbul hukuk bitmiş vaziyette. marmara'nın da çok farklı olmadığını duydum. bütün iyi hocalar gidince hocalar dımdızlak kaldı. hatta yakın zamana kadar ankara bozulmamış zannediyordum ama bana birkaç kişi ankara'daki sağlam hocaların bilkent'e gitmesi sebebiyle oranın da kolunun kanadının kırıldığını söylediler. galatasaray iyidir. bilgi, yeditepe iyidir. özellikle başka üniversitelerden haldır haldır bilgi'nin hukuk yüksek lisans programına akın ediyor millet. lisansta da aynı hocalar var. ders programına falan da bakınca çok farklı şeyler var diğer hukuk fakültelerinde hiç duymadığımız. koç'un adı çok geçiyor ama şöyle bir şey var. geçenlerde bir forumda şöyle bir şey gördüm. legal writing diye abd'de falan çok önemli bir ders vardır. koç da bu dersi verdirmeye başlamış. adamın tekini tutmuşlar (muhtemelen yabancı bir dil hocası falan, kesinlikle hukukçu değil) bu dersi vereceksin demişler. adam da ciddi ciddi legal writing üzerine hukuk hocalarının olduğu bu yabancı forumda nereden kaynak bulabilirim ne anlatacağım ben diye soruyordu. bu olaydan sonra koç'la ilgili de düşünmeye başladım. ha bir de bilkent için de oldukça iyi diyorlar. burslu yazabiliorsan bunları, yoksa gs'yi yaz. ama ne yap et istanbul yazma. aman diyeyim.

ha bir de şunu ekleyeyim, istanbul hukuk için sıkça iyi hocalar gitti, bitti okul yorumu yapılır. çok yanlış bir yorum değildir bu. alemdaroğlu zamanında okul boşaltılmıştır neredeyse. ve abuk sabuk adamlar o zamanda sonra dolmaya başlamıştır. fakat her şeye rağmen çok kaliteli hocalar eğitime devam etmektedir.

istanbul hukuk köklü bir geleneğe sahiptir. kolay kolay bırakılamadığı gibi çok kısa vadelerde de değişim göstermektedir.

üstelik okul nüfusu kalabalık olduğu için dersler çift ve tek numaralı olmak üzere iki ayrı sınıf oluşturularak götürülmekte. yani 2 tane birinci sınıf örgün oluyor. ikinci öğretimde böyle bir uygulama yok. farklı hocalar giriyor derslere doğal olarak. ben çift numaralıyım ve bundan çok mutluyum, çünkü hocalarımız her dönem oldukça iyiydi. bu demek değildir tek numaralıların hocaları kötü. onların da iyi hocaları oluyor, kıskandığımız.

örneklerle anlatayım biraz; ben anayasa hukuku dersini ilk dönem tek numaralılarla, ikinci dönem ayrı olarak korkut kanadoğlu'ndan aldım. tek numaralılar bu sırada, azerbaycan darbesiyle meşhur ferman demirkol'dan anayasa dersi almaya çalışıyorlardı. ama geçen sene korkut hoca okuldan ayrıldı. anayasa kürsüsünde doğru düzgün biri kalmadı. dersleri idare ve kamu hukukçuları aydın gülan ve semih gemalmaz vermeye başladı. onların dersleriyse farklı geçmektedir. farklı ekoller çünkü. farklı yerlere vurgu yaparak anlatıyorlar. korkut hoca daha önce de okuldan ayrılmıştı ve geri dönmüştü. duyduğuma göre profesör olmuş, belki de kadro verilmediği için ayrılmıştır, profesör olunca geri dönecektir yorumları dolaşıyor ortalıkta, bilmiyorum doğruluğunu.

inkılap tarihi derslerini bülent tanör'ün öğrencisi kamu hukukçusu oktay uygun'dan alıyorduk. o da maltepe üni. hukuk fakültesine dekan olunca o derse girecek hoca kalmamıştı. en son ilber ortaylı'yı getirdiler, iki üç ders verdi. sonra gözükmedi, geçen yıl.

medeni hukuk derslerini rona serozan ve ekolünden aldım. tek numaralılar hocalarından bizim kadar memnun değillerdi diye hatırlıyorum. ama ikinci sınıfta biz borçlar hukuku derslerini rona serozan emekli olduğu için kürsünün diğer hocalarından alırken, tek numaralılara galatasaray üni.'den gelen nami barlas ders veriyordu. zorlansalar da memnundular adamdan.

ceza hukuku derslerini füsun sokullu akıncı, adem sözüer (dekan oluyor kendisi) ve uçuk bir vakıf üniversitesi öğretim üyesinden alıyorduk, tek numaralılar fatih selim mahmutoğlu'ndan alıyordu dersleri. hiç dersine girmedim ama hakkında çok iyi şeyler duydum.

idare hukuku dersini biz zehreddin aslan ve kahraman berk'ten alırken, tek numaralılar aydın gülan'dan alıyordu. ve her üçü de kaliteli hocalar olsalar da zehreddin hoca'nın ekolü farklıdır. değişmem onu.

evet çok kaliteli hocalar emekli olmuş, ayrılmış olabilir ancak bir o kadar kaliteli hoca da okulda kalmaya devam ediyor. zaten yarım zamanlı çalışıyor hemen hepsi. farklı okullarda hocalık ve dışarıda avukatlık hizmeti veriyorlar. ama tam gün yasası bildiğim kadarıyla hukuk öğretim üyelerini de etkiliyor. yani tam zamanlı çalışmaları gerekecek. bunun anlamı avukatlığı aynı anda yürütemeyecekleri oluyor. tabi bunu da başkaları üzerinden yapmaya devam edecekler, o paradan vazgeçmek kolay değil. ancak bilmediğim acaba vakıf üni. ile devlet üni. aynı anda yürütüp yürütemeyecekleri, eğer olmuyorsa böyle devlet okulları muhtelemen boşalacaktır, kaçınılmaz olarak. bir profesör 3-5 bin lira maaş alıyor. yarı zamanlı ise bu para da yarıya iniyor. o paradan vazgeçmek daha kolay olacaktır, vakıf üni. ücretleri karşısında.

ha bir de şunu okula gelirsen anlarsın ki hocanın her zaman yaşlısı makbul değildir. daha genç öğretim üyelerinden daha iyi ders dinleyebilirsin, bu sana ve o kişiye bağlı. kimisinin dersine 1 kişi girmiyordu, kimisinin dersinde de oturacak yer olmuyordu. bu iş böyledir.

özetle bunları fikir vermesi için yazıyorum. umarım yardımcı olur. ama yerinde olsam örgün eğitimi tercih ederdim. marmara'da da olsa, örgünü tercih et. ikinci öğretim okumak zordur genelde. ama illa ist. diyorsan gel, gör, yen.

o gunku hislerinle alakali biseydir belki.

misal ben de soyle bisey yasiyordum
(bkz: hatırlanamayan ama güzel hissettiren şey)

mesaj yagdi, biz de oyle hissediyoruz cogu zaman minvalinde.

gerci seninki cok ileri bi levelmis : )

sanirim bahsettiginiz duygu "hayatin anlamini sorgulama" olayi. bazen rutin olaylara oyle alisiyoruz ki, yaptiklarimiza disardan bakinca garip geliyor.

ornek olarak su ani bile verebiliriz, bir bilgisayarin basinda oturmus mesaj yaziyorum. asagiya bakinca ellerimi klavyenin uzerinde goruyorum. ve hayat devam ediyor, cok sacma bir o kadar da degil.

bir ismi falan da vardir mutlaka ama uzmanlik alanim degil.

bahsettikleriniz temporal lob epilesisinin ufak nöbetleri olan "aura"lara benziyor. bunlara eşlik eden hafif veya belirgin bi koku alma durumu var mı hiç? olmasa da olur, siz bi nöroloğa danışın, EEG'niz çekilsin. maazallah beklenmedik yerde büyük nöbet(grand mal) gelir melir, kafanızı gözünüzü yarmayın.

kendimden biliyorum o auralarda yaşadığım hislere çok yakın, bana bir de lavanta kokusu geliyordu. bi de o anlarda gözlerinizi kapatırsanız neler hissediyorsunuz/görüyorsunuz?

@cench,
evet yaşadığım şey verdiğiniz örneğe çok yakın, fakat aklımda hiç öyle bir düşünce yokken birdenbire gelişmesi kafamı kurcalar hep. aslında bu durumu tetikleyen bir dış etmen olabilir şu anda hatırlamadığım (migros için konuşmak gerekirse şarküteri reyonundan gelen et kokusu, içecek dolabının yaydığı soğuk hava vs. olabilir belki)

@bubez laab,
herhangi bir koku alma durumunun olmadığını söyleyebilirim ama bir hafiflik hissi oluyor sanki, yürürken havada süzülüyor gibi hissetmiştim o anlarda, gözlerimi kapatmak ise hiç aklıma gelmemişti (:

Baştan okurken benim yaşadıklarıma ne çok benziyor diyordum, en son cümleyi de okuyunca (hafiflik, süzülme, uçma hissiyatı) kesinlikle aynı şeyi sık sık yaşadığımı fark ettim. Bunun sadece kendimde olan bir şey olduğunu sanıyordum şu ana kadar. Bilgisayar başında fazla kalmaktan ileri geldiğini düşünmüştüm. Ayrıca bir dönem -bazıları için ziyadesiyle saçma olan- paranormal konular (levitayson, telekinezi) ile ilgilendiğim için, bilincimin bana oynadığı bir oyun olduklarını bile düşündüm. Sürekli kendime telkinlerde bulunuyordum çünkü.

Velhasılı size yardımcı olamayacağım; fakat aynı durumu ben de yaşadım.

depresyon / ben / kalb

d20 zar / kız arkadaşım / cthulhu

buzlukta vodka / emanuela de paula (cıblak) / memelerinden vodka iciyorum

oajksdf duyuru error verdi resmen

motosiklet/ kredi / borç /göte giren job

ben / eski sevgilim / nah işareti

hoca herşey bi yana sakalımdan utanmadan aşık oldum ben şu abiye bu nasıl bir tiptir yahu:D

kat kestir. ara makası attır.

düzse komik gözükmez zaten.

bol bol yıka sacını, su uzatıyor.

katılıyorum anneke ye. bol bol yıkamalısın. proteinli şeyler de yiyebilirsin.(emin olmamakla beraber yararı olabilir.)

witcher'ın verdiği modelde güzelmiş. yapmaya çalişiyim nasılsa uzun saçlıyım :P

aktarlarda çam terabentini(?) var, ya da terabenti emin olamadım yazarken. uzamasına yardım ediyor, saçı da çok sağlıklı kılıyor... denemeye değer....
edit: şampuanına karıştırıyorsun, saçına direkt sürmüyorsun..

Teşekkürler önerileriniz için. Ayrıca Axl Rose sarışın iyidir yahu. :D
Ayrıca uzun saçlarıyla nispet yapan suserlar da tamer şahin olur inşallah. :p

K noktası nerede, sistem dengede mi, pistonun ağırlığı var mı... "şekildeki sistem" şeklinde başlayan bir girizgahı yok mu acaba sorunun?

K noktası neresi? :) Buz eriyince mi nasıl değişir demek istiyorsun? Bir eksikli var galiba 1. soru kısmında.

Eğer K noktası pistonun üzerinde ise, buz eriyince suyun yüksekliği azalacaktır, doğal olarak bu noktadaki toplam sıvı basıncı da düşer. Diğer taraftan buz eriyince pistona uyguladığı kaldırma kuvveti etkisi azalacak, suyun kütlesi artacaktır, bunu dengelemek için piston aşağı hareket eder. hava basıncı artar, balon da buna mukabil basıncını dengelemek niyetiyle hacmini daraltır.

Piston ağırlığı önemsiz. Sorunun girizgahı ise şöyle; "Şekildeki sistem ağırlığı önemsiz sürtünmesiz piston ile dengededir."

K noktasını yazmayı unutmuşum hazırlarken özür dilerim.

Sorunun iki tane esprisi var: (bu espri lafı da üniversite hazırlık döneminden kalma)

1- Buz eğer yüzer konumda olsaydı sıvı seviyesi değişmezdi. Ancak batık olduğu için su seviyesi azalır. Bundan dolayı da su seviyesi düşer ve K noktasındaki basınç azalır.

2- Buz eridiği zaman ortadan kalkacak olan kaldırma kuvveti, buzun erimesiyle oluşacak suyun kütlesinden fazla. Yüzer konumda olsaydı kaldırma kuvveti ile buzun erimesi sonucu açığa çıkan suyun kütlesi eşit olacaktı. Ama buzun tamamı batırıldığı için kaldırma kuvveti daha fazla ve sonuç olarak buzun erimesi sonucunda pistonu yukarı çeken kaldırma kuvveti yerine pistonun üzerine daha az sıvı ağırlığı dahil olacak. Bu da pistonu aşağı doğru hareket ettirecek ve balon hacmi daralır.

bence o kadar abartmamalısın. benim dönemimde onlarca deneme sınavına girdim ve onlarca hata vardı.
neyse bu sorunun aynısını çözdük, tatıştık. yanıtlamaya çalışayım.
k noktasındaki basınç azalır, bu bariz bir şekilde belli. çünkü buz parçası eridiği zaman suyun yüksekliği azalır ve basınç azalır.

2. şık ise karışık:
a) k noktasındaki basınç azaldığı için alt tarafa yapılan basınç azalır ve balon hacmi artar.
b) suyun kütlesi değişmediği için birşey değişmez.
c) buz orda dururken pistonu yukarıya doğru çeker ve bu yüzden buz eridiği zaman alta yapılan kuvvet artar ve balon hacmi küçülür.

vay anasını ne yapcaz 2. şıkta :D

Evet, zaten K noktasındaki basıncın azalacağında herkes hemfikir. 2. şık üzerinde ise bir türlü fikir birliğine varılamıyor.

2. şıkta 3 çeşit olasılık var ve hiçbirisine yanaşılmıyor sanki.

2) buzu sistemden çekip çıkarsaydık öylece, k.kuvveti sayesinde pistona uygulanan çekme kuvveti[(k.kuvveti)-(m_buz*g)] kaybolacaktı ve sıvı ağırlığı değişmeyecekti(buzun pistona uyguladığı bir ağırlık kuvveti yok zaten). bu durumda piston aşağı inecekti. daha sonra buzu sistem dışında eritip kaba koyarsak sıvı ağırlığı artar(m_buz*g) ve piston biraz daha aşağı iner. yani balon küçülür.

@jangara,

buzun pistona uyguladığı bir kuvvet var elbette, yoksa ipteki gerilim olmaz.

benim cevabım ki büyük ihtimalle doğru olduğunu düşünüyorum:
1. sıvı basıncı azalır, sıvı basınç kuvveti azalır, bileşke basınç kuvveti değişmez.
2. basınç kuvveti değişmediğinden piston kaymaz. balona da bir şey olmaz.

1. soru) bu eridiğinde su yüksekliği azalacaktır. su yüksekliğini azalması ama ağırlık değişimine sebep olmayacaktır fakat formüldeki h etkisiyle. k noktasındaki basınç azalır.

2. soru)yukarıda bir ağırlık azalması yok fakat k noktasında bir basınç kuvveti azalması var bu da demek oluyor ki erime tamamlandığında piston yukarı biraz daha çıkacak. gaz basıncı da azalır.

dolayışıyla 1.de azalır 2. azalır bence.

2.ye edit yaptım (:

Kendi sıvısı içerisinde eriyen katılar sıvı yüksekliğini düşürür. sıvı basıncı yüksekliğe bağlı olduğu için, sıvı seviyesinde düşme basıncı azaltacaktır.

Pistonun hareketi ancak yukarıdan uygulanacak kuvvetle sağlandığı için (ve buz erimesi de ekstra bir kuvvet uygulamadığı için) balonun hacmi değişmez. Zira buz eriyince ağırlığında bir değişim olmamakta.

Azalır - Değişmez.

1) P=hdg den hesaplanır, buz eriyince h azalır, sonuç olarak "azalır"
2) su olan kısmın ağırlığı değişmeyeceği için elastik balona hiç bi etki olmaz yani "değişmez"

bence budur.ben böyle yapardım.

daha önce sıklıkla sorulan soru ve ikinci sorunun cevabı da oldukca acık; K noktasındaki sıvı basıncı azaldıgı icin gaz ın üzerindeki basınc azalır ve balonda elastik oldugu icin gazla aynı basınca sahip dolayısıyla gaz basıncı azalınca balonun hacmi artar.

karaköyde bir kamu kurumunda memur olarak çalışıyorum. bence bakırköyden banliyö treni ile sirkeci yapmanız mantıklı.çünkü trafik vb gibi problemler olmaz. bütçenide zorlamaz. ordan ister yürürsünüz isterseniz hemen önünden tramway yaparsınız size kalmış.

küçükçekmecedeki trene biner. bakırköydeki de aynı trene biner. sirkecide inerler. karaköy sirkecinin karşısı zaten ya köprüyü yürürler ya tramvayla 1 durak giderler.

İkimizin de tren istasyonuna minibüs mesafesinde (yürünmeyecek uzaklıkta) oturduğumuzu söylemeyi unutmuşum sanırım.
Metrobüse daha yakın oturduğum için, Metrobüs Cevizlibağ - Cevizlibağ Metro Karaköy şeklinde gitmek geldi aklıma. Yanlış bilmiyorsam böyle bir durak da var orada?

siz cevizlibağdan tramvaya da binebilirsiniz evet ama bence yine en mantıklısı tren

alkışlarlayaşıyorum.com'da bir kaç parçasını bulabilirsin.

mümkündür.bildiğim kadarıyla asıl hat sahibinin ve sizin kimlik fotokopilerinizle birlikte herhangi bir şubeye başvurmanız yeterli oluyor.en azından aveada böyleydi.

Teşekkür ederim.

mumkun. online işlem yapan bi yere gidip yapıyorsun. tim lerden oluyor.

35 lira olması lazım.

35 mi?! Resmen soygun. Yeni hat almak çok daha uygun gibi eğer o kadar pahalıysa.

para istemıyorlar diye biliyorum ben ?

Devir = yeni abonelik olduğu için, devir alan kişi abonelik vergileri ödüyor. Buda 44.04 TL.

Yarın gidip bir bakayım o halde. Hatta buraya da bildireyim de ihtiyaç sahibi olursa benden başka onlar da baksın

dark brotherhood diye bir sey var ona bakmak iyiymis diye duydum.
ayrica soruya +rep
ben de daha oynayamadim 1-1,5 ay sonra sistemimi saglayacagim ben de, ilk isim oblivion olabilir :)

tüm patchleri yap yardır işte

aynen ne kadar patch varsa indir. official olmayan bi patch'i modu tavsiye etmem pek.

hepi topu 2 tane patchi var oblivion'un. once oblivion'u kur ilk patchi yap oyna bitir. sonra knights of the nine diye offical bir add-on'u var onu oyna. sonra 6-7 tane kucuk offical add-on var, hangileri oldugunu elderscrolls.com'dan ogrenebilirsin, onlari oyna. ama bunlar pek bi sike benzemez, oynamasan da bisey kaybetmezsin. sonra shivering isles adli expansion'i kur, shivering isles'in patchini kur bi de onu oyna. sonrasinda zilyon tane non-offical add-on var, ilgini ceken konusu olanlari indirir oynarsin.

Sanırım unofficial patchleden bahsediyordunuz. İsmini hatırlamamakla beraber, oyundaki bazı mantık hatalarını düzelten bir patch vardı. Ünlüydü falan, bulursunuz rahat. Diğerleri eğlencelik şeyler. Karakterleri anime moduna sokma falan.
Official patchleri yükleyin tabi kesin.

unofficial oblivion ve unofficial shivering isles patchleri'ni bir dene.
ardından deadly reflex moduna bir bak.